Seçici konuşmazlık (Selective Mutizm) kavramı: Kendi evi içerisinde çok akıcı ve net konuşabilirken, okulda, parkta, sokakta ya da diğer insanların olduğu herhangi bir ortamda hiç konuşmayan ve çok utangaç görünen bir çocuk gördüğünüzde bu çocuğun çok utangaç ya da içine kapanık birisi olduğunu düşünebilirsiniz. Peki ama ya öyle değilse?
Seçici konuşmazlık (Selective Mutizm) kavramı, kendini güvende hissettiği sınırlar içerisinde konuşmanın tüm gerekliliklerini yerine getiren ve konuşabilen bir çocuğun, halka açık ortamlarda ise aşırı kaygılı ya da utangaç görünmesine neden olan bir kaygı bozukluğudur.
Konuşmaya isteksiz görünen kişi, okul öncesi yada okul konusunda endişeli olan bir çocuk olabilir. Çocuklar okul öncesi eğitimine başladıklarında ya da ilk defa dahil oldukları bir ortamda çekingen davranıp konuşmak konusunda isteksiz görünebilirler. Bu normal bir davranıştır. Bu çocuklar ortama uyum sağladıklarında ise normal bir iletişim kurma yolunu tercih ederler.
Seçici Konuşmazlık problemi yaşayan çocuklar için ise bu uyum ve güven süreci çok daha uzun sürelidir. Bu çocuklar kendilerinden beklenilenin aksine süreç içerisinde giderek daha fazla içe kapanık ve kaygılı bir hale gelebilirler. Bazı çocuklar iletişim kurmak için jest ve mimiklerini kullanabilirken, bazıları ise sadece seçtikleri kişiler ile güvenli ve normal bir iletişim kurabilirler. Sevdikleri bir sınıf arkadaşı ile konuşabilir, konuştuklarında da tek kelime ya da fısıltıyı tercih edebilirler.
Çocuğun konuşma konusundaki isteksizliği, konuşma konusundaki özgüveninin düşük olduğunun bir göstergesidir. Çocuğun konuşmak konusundaki isteksiz davranışı sadece okulda ya da diğer sosyal çevrede değil bazen ev içerisinde farklı kişilerin bulunmasıyla da ortaya çıkabilir. Eğer çocuğun konuşmak konusundaki isteksizliğine erken müdahale edilmezse Seçici Konuşmazlık (Mutizm) gelişme riski ortaya çıkar.
Seçici Konuşmazlik Nedir?
Seçici knuşmazlık kaygıya dayalı bir bozukluktur ve tek bir nedeni yoktur. Ancak genellikle utangaçlık, sosyal kaygı ve çekingen mizaçla ilgili, konuşma durumlarından kaçınılan ve bu kaçınılan davranışın zamanla pekişmesiyle ortaya çıkan bir kaygı bozukluğu durumudur. Bazı araştırmalar evde iki dilin konuşulduğu ailede büyüyen çocuklarda Seçici Konuşmazlık probleminin görülme ihtimalinin, tek dil konuşulan ailelerde görülme ihtimalinden daha fazla olduğunu ileri sürer. Çok sık karşılaşılan bir durum olmamakla birlikte, travmatik veya stresli olaylar da Seçici Konuşmazlığın başlamasıyla ilişkilendirilebilir.
Mental Bozuklukların Teşhis ve İstatistik El Kitabı 5. Baskıya göre, bir kişinin Seçici Konuşmazlık problemine sahip olduğunu düşünmek için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gerekir;
- a) Bir çocuk, konuşma beklentisi olmasına rağmen belirli sosyal durumlarda konuşmakta sürekli başarısız olur,
- b) Konuşmak konusundaki problem, eğitim veya mesleki başarıya ya da sosyal iletişime engel olur,
- c) Rahatsızlığın süresi okula ilk başlayan çocuklarda görülmesinden farklı olarak en az bir aydır. Okula başlayan çocuklarda bir aylık süreçte benzer semptomlar görülebilir.
- d) Konuşmama, sosyal durumda gerekli olan konuşma diliyle ilgili bilgi veya rahatlık eksikliğine atfedilemez.
- e) Rahatsızlık, bir iletişim bozukluğu ile daha iyi açıklanamaz ve yalnızca otizm spektrum bozukluğu, şizofreni veya başka bir psikotik bozukluğun seyri sırasında ortaya çıkmaz.
Seçici Konuşmazlik (mutizm) İle Nasıl Başa Çikilir?
Seçici konuşmazlık ile ilgili olarak yapılan araştırmalara dayalı birçok çalışma seçeneği vardır. Bununla birlikte, herkese uyan tek bir yöntem yoktur. Mutizm için kullanılabilecek yöntemler arasında, davranışsal ve bilişsel davranışçı stratejileri ve konuşma-dil terapilerini gösterebiliriz. Anksiyete bozuklukları, çocuklar ve ergenler arasında ilk sıralarda yer alan bir problem olmasına rağmen, bu gruplar içerisinde en az anlaşılan ruh sağlığı sorunlarından biridir.
Birçok Mutizm vakası, Seçici Konuşmazlığın anlaşılamaması nedeniyle yardım alması için sevk edilmez, bu nedenle bir çok ergen ve çocuk senelerce topluluk içerisinde konuşamadan yaşayabilir. Erken yaşlarda fark edilip çözüme kavuşturulamayan bu durum zaman geçtikçe daha kronik bir hal alır ve üstesinden gelmek daha da zorlaşır. Bu bağlamda Seçici Konuşmazlık/Mutizm problemi hakkında bilinmesi ve yapılması gerekenlere göz atalım;
Selective mutizm, bir anksiyete bozukluğudur ve mutlaka çözüm aranmalıdır. Bu çocukları, normalde konuşabildikleri halde farklı sosyal ortamlarda konuşamadıklarında fark edebilirsiniz. Mutizm problemi yaşayan çocuk ve ergenlerin gündelik hayattaki işlevsellik düzeyleri ve hatta kaygı düzeylerinin de bir ortamdan diğerine değişiklik gösterdiğini görebiliriz.
Kendilerini güvende hissettikleri ortamlarda akıcı konuşan ve performans sergileyen bu çocuklar kaygılı olduklarında ise konuşma ve hayat becerilerinde yetersizlik yaşayabilirler. Böyle durumlarda rahat bir ortamda konuşabilmesine rağmen, yabancıların yoğun olduğu kalabalık bir ortamda konuşamayan bir çocuğun kasıtlı olarak konuşmayı reddeden diğer çocuklarla karşılaştırılmaması gerekir. Sosyal ortamlarda etkili konuşamama ve sağlıklı bir iletişim kuramadığı için cezalandırılmamalı veya birtakım haklarından mahrum bırakılmamalıdır.
Mutizm problemi olan çocuklar konuşmaktan öyle çok korkarlar ki ses tellerinin olmadığını düşünebilirsiniz. Kaygılandıklarında veya onaylanmadıklarını hissettiklerinde, suçluluk duygularının yanı sıra, başarısızlık ve geleceğe dair korkuları da artacaktır. Burada çocukların kendilerini kötü ve yetersiz hissetmelerinin tek sebebi alay edilmek değildir. Ebeveynler tarafından yapılan konuş baskısı, ya da tekrar tekrar maruz kaldığı ”Bugün okulda konuştun mu?” ya da ”Neden konuşmadın, neden konuşmuyorsun” sorularıdır.
Çocuklara, cevaplarını bilmedikleri sorular sormak sadece onların kaygı ve stres seviyelerini yükseltecektir. Bu soruları sormak yerine, belirli zamanlarda ve ortamlarda neden zorlandıklarını anlatmak daha faydalı ve doğru olan yoldur.
Bazı insanların küçük yaşlarda onun gibi konuşmakta güçlük çektiğini ve korktuğunu ama büyüdükçe bu korkularını arkalarında bırakarak daha güvenli bir şekilde konuştuklarını anlatmak güven verip yalnızlık hissinden uzaklaştırabilir.
Çocuğunuzun konuşmasa da onaylanmaya ihtiyacı olduğunu unutmayın, bu nedenle konuşma çabasına girip başarılı olamasa da olumlu yaklaşın ve destekleyici olun. Ebeveynlerin sakin ve sabırlı yaklaşımları karşısında çocuk daha sağlıklı ve hızlı ilerleyebilir.
Çocuğunuzla yaptığınız konuşmalarda, çocuğunuzun yapamadıklarına değil yaptıklarına odaklanın. İyi yaptığı şeyleri ve bireysel yeteneklerini keşfetmek adına ona spor, müzik, resim el işleri vb gibi yeni aktivite seçenekleri sunun.
Mutizm problemi ile başa çıkma stratejilerindeki amaç, etkin ve kanıtlanmış farklı yöntemlerle kaygının azaltılması olmalıdır. Bu yöntemler, Bilişsel-Davranışçı Terapi, Aile Terapisi, Oyun Terapisi ve Okul ve Toplum Temelli davranışsal terapilerden bazıları olabilir. Ayrıca çocuğa kaygıyı azaltmanın yanı sıra endişeli ve kendini güvende hissetmediği durumlarla ilgili olarak baş etme becerileri de öğretilmelidir.
Sistematik duyarsızlaştırmanın kullanıldığı, konuşmanın az ya da hiç olmadığı sosyal ortamlara girmekle başlayıp, kaygının azaltılmasını hedefleyen ve sözsüz iletişimden sözlü iletişime geçişi destekleyen yaklaşımlar mutizm için etkin olabilir.
Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri kullanılan yöntemin çocuğu konuşturma odaklı olmamasıdır. Öncelikle jest ve mimiklerin yanı sıra, beden dilinin kullanıldığı, işaret etmek ya da yazmak gibi sözsüz iletişimin tercih edildiği bir sağaltım başlangıcı yapılmalıdır. Bu sözsüz iletişim kurma çalışmalarından sonra ise yavaş yavaş fısıldaşmanın kullanıldığı kademeli bir iletişim kurma çalışmasına geçilmelidir. Başlangıçta öncelikle olarak sadece konuşmaya önem vermek, çocuk üzerinde gereksiz bir baskı oluşturur ve kaygının artmasına sebep olur.
Çocukları hayat akışı içerisinde meydana gelecek değişiklikleri, bozulacak rutinler konusunda uyarın ve bilgilendirin. Mevcutta devam eden durum ile bundan sonra değişim ile ortaya çıkacak yeniliklere hazır olması için bilgilendirin ve cesaretlendirin.
Doktora, markete, mağazaya gidip alışveriş yapmak ya da bir lokantada yemek siparişi vermek gibi gerçek hayat senaryolarının provalarını yapın. Bazen müşteri, bazen satıcı ya da temsilci olun ve telefon görüşmeleri yapın, replikleri öncesinde bir kâğıda yazın.
Anne babaların abartılı derecede uygulamaları varsa ve çocuklarını sürekli olarak evlerini, kıyafetlerini, odalarını tertipli ve temiz tutmaları konusunda uyarıyorlarsa, böyle bir aile yapısında büyüyen çocuk dökmek, kırmak, ellerini ya da kıyafetlerini kirletmek konusunda endişe duyacaktır. Bu nedenle aile düzeninin dışında yerler olarak algıladıkları okul, mağazalar, başkasının evi gibi ortamlarda aşırı kaygılanacaklardır. Bu durum kesinlikle çocukların diğer insanların yanındayken rahat olamamasına ve arkadaş edinememesine neden olacaktır. Tüm ailenin ortalığı dağıtmadan yemek yemekten, oyun oynarken kirlenmekten korkmadan zevk alarak bir şeyler yapması önemlidir.
Çocuğun diğer çocuklarla baş başa kalmasından ziyade diğer çocuklarla oynamasına yardımcı olmak önemlidir. Konuşmanın isteğe bağlı olduğu oyun ve etkinliklere katılmak çocuğun hazır hissettiğinde konuşmasını beklemek doğru bir yol olacaktır.
Bir yetişkinle ya da akranla direkt olarak iletişim kurmak, sohbet etmek daha zor bir seçenektir. Buna karşın aile bireyleriyle gülmek, şarkı söylemek, hep birlikte konuşmak diğer insanlarla konuşmaktan daha kolay olacaktır. Çocuğa dikkatlerin onun üzerinde olmadığı güvenini vererek gülmek ve şarkılara eşlik etmesini sağlamak etkili olabilir. Çocuğun kaygılarını azaltmak adına;
-Amcan henüz onunla konuşamayacağını farkında, ama istersen onun yanında benimle ve babanla konuşabilirsin.
-Sınıfta öğretmeninle konuşmaya hazır değilsen konuşmak zorunda değilsin ama bence öğretmeninle gülebilirsin:)
– Hatta belki de arkadaşlarınla bir şarkıya eşlik bile edebilirsin, merak etme şarkıdan sonra kimse sana konuşman için baskı yapmayacak.
Öğretmenleriyle ya da arkadaşlarıyla yüz yüze konuşmaya henüz hazır olmayan bir çocuk için ses kayıtları yapmak işe yarayabilir. Ebeveyn gözetiminde evde okunan bir hikâyenin sınıfta öğretmen ve arkadaşları ile paylaşılması, akşam arkadaşlarına sesli mesajlar göndermek kaygıları yenmek için iyi bir başlangıç olabilir. Hatta bazen bir sokak esnafına telefonla sipariş verdirmeyi de deneyebilirsiniz:)
Çocuğunuzun doğrudan diğer insanlarla iletişime geçip konuşmayacağını biliyorsunuz bu durumda karşınızdaki insanlara bu konuda bilgilendirme yapıp, iletişimi sizin üzerinizden başlatmalarını ve sürdürmelerini isteyin.
Nasıl mı?
– Kızınız hangi ayakkabıyı beğendi? Beyaz olanı mı, yoksa pembe olanı mı denemek ister?
** Merve önce hangi rengi denemek istersin? (Merve pembe ayakkabıları işaret eder)
** Pembe ayakkabıları denemek istiyor, lütfen yardımcı olur musunuz?
– Merve benim kızım da senin yaşlarında, üzerindeki kıyafet onun kıyafetlerine çok benziyor, annesi Merve’nin hangi okula gittiğini sorabilir misin?
**Merve okulunun adını paylaşır mısın?
** Merve XXXXXX okulunda okuduğunu söylüyor:)
Eğer çocuklar toplum içerisinde diğer insanlarla konuşmaya zorlanmadıklarını bilirlerse, aracı kişiyi devre dışı bırakıp zaman içerisinde direkt konuşmayı tercih edebilirler.
Çocukların korkularıyla yüzleşmeleri için fırsatlar yaratın. Bir alışveriş merkezinde alışveriş yaptığınız sırada ya da sokakta bir satıcı gördüğünde sizden bir şey talep edip onun için satın almanızı isteyebilir. Bu durumda onu satın alabilmek için paranızın olduğunu ama şu anda başka bir şeyle ilgilendiğinizi ve isterse gidip alabileceği konusunda çocuğunuzu cesaretlendirin. Eğer yapmak istemezse bunun sorun olmadığını ve yarın tekrar deneyebileceğinizi ifade edin. Çok fazla konuşmadan ve birkaç kelime kullanarak istediği şeyi alabileceğini anlatın.
Çocuklar için endişe verici bir durum olduğunda çocuk endişelerini hafifletmek için sizi soru yağmuruna tutabilir. Sorularını sabırla dinleyin ve onu anladığınızı hissettiren geri bildirimlerde bulunun.
– Oraya kimler gelecek?
– Saat kaça kadar orada kalacağız?
– Babam da gelecek mi?
Gibi sorularına cevap vermek yorucu ve yeni soruları teşvik edici olabilir. Bu soruların her birini cevaplamak yerine;
– Endişelendiğin biri mi var?
– Saat kaça kadar kalmayı deneyebilirsin?
– Baban gelmezse ne hissedersin?
Gibi daha açık uçlu ve merakını anlamaya yönelik cevaplar daha işlevsel olacaktır.
Mutizmi ortadan kaldırmak için kullanılan yöntemlerin odağı sadece çocuktaki seçici konuşmazlık problemi olmamalıdır. Çocuğun zayıf ve güçlü yanları ile eşlik eden diğer sorunlar ve bu sorunları şiddetlendiren sebepler ortaya çıkarılmalı ve çözüm yolları aranmalıdır. Bu problemler arasında sosyal fobi, ayrılık kaygısı, yaygın kaygı bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk, öğrenme güçlükleri, dil ve konuşma geriliklerini gösterebiliriz.
Mutizm değerlendirmesi bir uzman tarafından yapılmalı ve otizm spektrum bozuklukları, iletişim ve psikotik bozukluklar gibi karıştırılabilecek durumlardan ayrımı yapılmalıdır.
* Mutizmin terapist ve çocukla tek başına yapılan ve sonuç alınan bir çalışma yolu olmadığı bilinmelidir. Aile, okul, sosyal çevre ve terapistin birlikte ve planlı hareket ettiği bir takım çalışması yapılmalıdır.
* Mutizm ile başa çıkma stratejilerinin temel amacı çocuğun kaygılarını fark etmesini sağlamayı içermelidir. Okul öncesi dönemde olan bir çocuktan bahsediyorsak bu çocuğa mutlu, kızgın, üzgün veya korkmuş gibi duyguları tanıması öğretilebilir ve bu duyguların yoğunluğunun çok ya da az olmasına bakılmaksızın iletişimi nasıl kurması gerektiği konusunda yol gösterilir.
Ellerine bir limon alıp limonu sıkmak için yumruk yapıp gevşetmeleri, vücut kaslarını gerip gevşetmeleri, derin nefes alma teknikleri öğretilebilir.
Eğer söz konusu kişi yaşça daha büyük bir çocuk ya da ergense duygularını 0’dan (Duyguyu hiç yaşamıyor olmak) 10’a (Yüksek yoğunlukta yaşamak) kadar derecelendirmek, korkulan ve kaygı yaratan durumu en kolaydan en zora doğru sıralandırmak ve bu durumlara en kolayından başlayarak yukarıya doğru maruz bırakılmak kullanılabilecek bir yöntemdir.
Bu sırada duyarsızlaştırma ve maruz bırakma hedeflerinin küçük artışlarla kademeli olarak yapılması çocuğun başarı duygusunu hissetmesi bakımından önemlidir. Çocuk kendine uygun bir hızda ilerlerken bir sonraki hedefi zor olarak değerlendirip daha kolay bir ara hedefe yönelebilir. Çocuk ya da ergen tedavi programına planlı ve aktif olarak dahil edilmelidir. Hiçbir bilgilendirme yapılmadan, çocuğu hazırlamadan kandırmak veya konuşturmaya çalışmak uygun bir yöntem değildir.